26 Mart 2013 Salı

ALİ NAİLİ ERDEM: "AP'yi anlamak, DP'yi yaşamak"

Demokratlar Kulübü Derneği Başkanı:
Ali Naili Erdem Konuştu:
Adalet Partisi’nin Kurucularından, Eski Bakanlardan, Demokratlar Kulübü Başkanı Ali Naili Erdem, Adalet Partisi’nin 51. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Adalet Partisi birleştirmenin partisidir, ayrımların partisi değildir. Yüzleri de gönülleri de ak olan parti, Adalet Partisi olarak siyasi yaşamımızda bir kahramanlar partisi olarak varlığını devam ettirmiştir” dedi..
Demokrat Parti Genel Merkezi tarafından düzenlenen, ‘Adalet Partisi Kuruluş yıldönümü’ töreninde Adalet Partisi’nin kuruluş yıllarını anlatan Ali Naili Erdem, 27 Mayıs İhtilalini eleştirdi:
“Birileri, Firavun’un şeytanlığı gibi, 27 Mayıs 1960’ı yaptılar.”
“Birileri Nemrut’un zulmü gibi, Firavun’un şeytanlığı gibi, 27 Mayıs 1960’ı yaptılar. Sokakta insanlar rastgele tutuklanır, rastgele dövülürdü. Rütbeleri küçük kişiler Yassıada Mahkemeleri’ni kurdular. Hukuktan nasibini almamış hakimler ve savcılar her türlü cezayı, işkenceyi uygulamakla kalmadılar, bir gün üç devlet adamını, üç Türkiye sevdalısını idama mahkum ettiler.
“17 Eylül saat 14.20 yağmur çiseliyor.”
17 Eylül saat 14.20 yağmur çiseliyor. Adnan Bey’i elleri kolları bağlı getirdiler, sehpaya çıkardılar. İpin bir ucunu sehpaya bağlamadılar, celladın iğrenç kıllı elleri sehpayı savurdu, ip sehpaya bağlanmadığı için Adnan Bey’in alnı evvela masaya çarptı, alnı yarıldı, sonra yere kapaklandı. Elleri cebinde tabloyu seyreden Altay Egesen ‘Bu namussuzu bir defa değil, dokuz defa asmalı’ diyerek cellada doğru bağırdı. Adnan Bey Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu.
“Adalet Partisi din yobazlığına itibar etmedi.”
Bu fenerin sönmemesine karar verenler Adalet Partisi’ni kurdular. Adalet Partisi 1960 sonrası parlamentoya girdiği günler zor günlerdi. Adalet Partisi’nin, Demokrat Parti’nin kendisidir demek cesaret meselesiydi. Ağzınızdan çıkacak her laf partinin kapatılmasını gerektiriyordu. Aklı öne koydular, heyecanlarını susturdular temkinle yürüdüler. Hiçbir yobazlığa; ne politika yobazlığı, ne ilim yobazlığı, ne parti yobazlığı, ne din yobazlığı, ne dil yobazlığı, hiçbir yobazlığa itibar etmeden, hiçbir uşaklığa talip olmadan kendi gök kubbemizin altında demokrasi sevdalılarının ocağı olarak Adalet Partisi varlığını sürdürmüştür.
Adalet Partisi “bu sizdendir, bu bizdendir” ayrımını yapmamıştır
Bugün Türkiye’nin neresinde bir eser varsa o iki büyük siyasi partinin damgasını taşır; 
Demokrat Parti ve Adalet Partisi.
Baraj mı, üniversite mi Adalet Partisi var. Pektim, Seydişehir Alüminyum, İskenderun Demir Çelik, İstanbul Köprüsü, Adalet Partisi. Adalet Partisi mamur ve müreffeh Türkiye’nin sevdalısı olan partidir.
Adalet Partisi bütün Türkiye’yi kucaklayan bir partidir. Hiçbir zaman diliminin içerisinde “bu sizdendir, bu bizdendir” ayrımını yapmamıştır. Türk insanını eşya olmaktan kurtarıp vatandaş seviyesine çıkaran parti Adalet Partisi’dir. Adalet Partisi kökü mazide olan atidir. Tarihle kucaklaşmış, tarihini sevmiş, tarihin harabeleri üzerinde yaşama yerine geleceğin aydınlığında çağdaşlaşmayı amaçlamıştır.
“Ne bu Kürt, ne bu Abaza, ne bu Çerkez demedik. Ne bu Giritli, ne bu Dramalı, onu da söylemedik.”
Devletle, halkı sevdiren partidir Adalet Partisi. Devletle halkı kucaklaştırmıştır. Ne devlet halka inançsız gözlerle bakmıştır, ne millet devlete güvensizlik olarak bakmıştır. Aksine, ‘devletin zenginliğini milletin zenginliğinde buluyoruz’ demişsizdir. Böylece devleti halk için kabul etmiştir. Bir adım daha da atarak ileriye söyleyeyim; ne bu Kürt, ne bu Abaza, ne bu Çerkez demedik. Ne bu Giritli, ne bu Dramalı, onu da söylemedik.
“Adalet Partisi birleştirmenin partisidir, ayrımların partisi değildir.”
Adalet Partisi bu toprakların üzerinde uygarlığın ve özgürlüğün kavgasını yapanların sesi olmanın kararı içerisinde iktidar olmuştur. Onun içindir ki Adalet Partisi tıpkı Kur’an’da ifade edildiği gibi tevhidin, birleştirmenin partisidir, ayrımların partisi değildir. Adalet Partisi bir mucizedir. Elin yabancı kültürleriyle yürüme yerine, kendi milli kültürümüzle bütünleşme Adalet Partisi’nin felsefesidir. 
 “Adalet Partisi’nde Bayrak, bez parçası değildir.”
Adalet Partisi’nde Bayrak, bez parçası değildir. O bayrakta bu topraklar üzerinde yaşamış olanların vatan için, devlet için, Allah için, Kur’an için dövüşmesinin ifadesi vardır. O bayrak bir bez parçası değildir. Adalet Partisi, o bayrağı göklerin en yüksek noktasında dalgalandırmasını bilen bir siyasi partidir. Adalet Partisi bir vatandır. Bir toprak parçası değildir. O toprak parçası, bir coğrafi toprak parçası değildir Adalet Partisi’nde. O üzerinde Namaz kılınan yerdir. Bir çağrıdır ebedden ezele. Adalet Partisi o çağrının kendisidir. Adalet Partisi bir ince ruhun ifadesi olan Ezan’dır. Adalet Partisi Türk milletinin kendisidir.”

AP'NİN 52. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ

AP'NİN 52. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLANDI
Ankara, 12 Şubat 2013 Salı 10:15
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Demokrat Parti’nin misyonunun yağmalanmasına izin vermeyeceklerini ifade etti.
Adalet Partisi’nin kuruluşunun 52. yıldönümünde eski Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi Milletvekili ve Bakanlarıyla bir araya gelen Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, güvence verdi. Gültekin Uysal, “Müsterih olun Demokrat Parti’nin misyonunu yağmalatmayacağız” ifadelerini kullandı.
Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, Adalet Partisi’nin 52. Kuruluş Yıldönümünde Demokratlar Kulübü’nün yemeğine katıldı. Başkanlığını eski Milli Eğitim Bakanlarından Ali Naili Erdem’in yaptığı, “Demokratlar Kulübü”nün öğle yemeği Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki üyeler restoranında yapıldı.
Necmettin Cevheri, Nahit Menteşe, Esat Kıratlıoğlu, Ali Şevki Erek gibi eski Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi bakanlarıyla, milletvekilleri ve DP Genel Başkan Yardımcısı Ertan Küçükay ile bazı gazeteciler katıldı.
“TÜRKİYE’Yİ DOLAŞIN”
Öğle yemeğinin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin muhalefet partilerine ait kulisinde kahve sohbeti ile devam eden buluşmada eski Milli Eğitim Bakanlarından ve Demokratlar Kulübü Başkanı Ali Naili Erdem bir konuşma yaptı.
Erdem, Genel Başkan Gültekin Uysal’a vakit ayırıp yemeğe katıldığı için teşekkür etti ve yurt gezilerine çıkmadan önce kendilerine haber verilmesini ayrıca o ilde bulunan Demokratlar Kulübü üyesi olan eski bakan, milletvekili ve senatörleri aramasını istedi.
Eski İçişleri Bakanlarından Nahit Menteşe de yorulmadan bıkmadan usanmadan bütün Türkiye’yi dolaşması tavsiyesinde bulundu.
“MİSYONU YAĞMALATMAYACAĞIZ”
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da yaptığı kısa konuşmada, Demokrat Parti’nin zaman zaman kimlik krizi de denilebilecek bir takım sorunlarla karşı karşıya kaldığını ancak  kurucu iradeye sürekli sahip çıkıldığını hatırlattı ve “Başkalarının çabaları ortada. İşine geldiği zaman Menderes’e işine geldiği zaman Özal’a sahip çıkıyorlar ama işine gelmediği zaman da Türkiye Cumhuriyeti’nin 2002’den başlatıyorlar. Demokrat Parti’nin hizmetlerine, abide şahsiyetlerine sonuna kadar sahip çıkacağız. Müsterih olun Demokrat Parti’nin misyonunu yağmalatmayacağız” dedi.

Demokratlar kulübü, ANAYURT - Mehmet Arif DEMİRER

Demokratlar kulübü
Mehmet Arif DEMİRER      
Demokrat Parti’li 1946 – 1960 milletvekillerinin kurduğu bir dernek, Demokratlar Kulübü. Rahmetli Özer Yılmaz’ın vefatına kadar, onun başkanlığında, ayda bir kez Anadolu Kulübü’nde yemek yemenin dışında önemli yayım faaliyetleri olmuştu. 24 Mayıs 2006 günü Ankara Palas’ta kuruluşunun 60. Yıldönümünü muhteşem bir tören ile kutlamıştı.
2007 yılında Özer Yılmaz’ın vefatından sonra Kulüp derin bir sessizlik ve etkisizliğe gömüldü.
2008 yılında yapılan Genel Kurul toplantısında bu kulübün başkanlığı için aday oldum. Diğer aday eski bakanlardan AP eski milletvekili Sayın Ali Naili Erdem idi. Seçimi Ali Naili Erdem Bey kazandı ve sonradan duyduğuma göre (özellikle benim kitaplarıma değinerek) “Bizim halkımız okuma özürlüdür. Kitap-mitap hikaye. Ben televizyonlara çıkıp, anlatacağım Demokrat Parti gerçeğini” demiş.
O tarihten sonra bir kez olsun televizyona çıkmadı Sn Erdem. Ben ise Kanal B’de üç, Cem TV’de bir ve Ceviz Kabuğunda 1 kez olmak üzere 5 defa Demokrat Parti, bugün için Zürih Antlaşmasının önemi ve Fatin Rüştü Zorlu Gerçeği, 6 Eylül 1955 Olayları ve en son 27 Mayıs darbesini anlattım. Ceviz Kabuğunda 7 saat (rekor idi) Cem TV’de ise 4 saat konuştum.
Demokrat Parti’nin 16 Mayıs 2009 günü yapılan Kongre’sinden sonra Gençlik sorunlarından sorumlu genel başkan yardımcısı Sayın Aytun Çıray’ın ziyaretine gittik. DP geleneğinden gelen ailelerin çocuklarının bir siyasi parti binasına gitmek yerine, ATATÜRK döneminin Halkevleri’ne benzeyen bir kulübe, yuvaya, gidecekleri bir adresin yararlı olacağını düşün-dük. Bunun için de en uygun kuruluşun Demokratlar Kulübü olacağına karar verdik. Fikir, özetle, Demokratlar Kulübü’nü gençleştirerek ülke çapında şubelerini açmak ve gençleri demokrat bir çatı altında ülke sorunlarını tartışabilecekleri bir ortama kavuşturmak idi. Konuyu Kulübün yönetim kurulunda bir arkadaşıma aktardım. Bir cevap çıkmadı.
Yaklaşık bir ay önce bir skandal ile tanıştım: Demokratlar Kulübünden para alarak yazdıkları bir kitabı (DP’nin dış politikasını anlatan ‘Yalnızlıktan Saygınlığa’) yayım hakkı Demokratlar Kulübünün iken, 2004 yılında bir başka yayınevine satan iki bilim adamı: Dr. Erol Mütercimler ve Prof. Dr. Mim Kemal Öke. Kitabın yeni adı: ‘Düşler ve Entrikalar’. İçerik aynı ama başlık dramatik bir şekilde değişmiş ! Bu konuyu da Kulübün yönetim kurulundaki arkadaşıma duyurdum ve “Mutlaka bir şeyler yapalım” dedim. Yine bir cevap çıkmadı.
Bu arada arkadaşım Emre Oktay’dan bir e posta iletisi geldi: “Söz konusu kitapla ilgili, Erol Mütercimler şunları söylüyor; Demokratlar Kulübü ile anlaşmayı Mim Kemal Öke yaptı. 10.000 dolar söz konusu değil, sadece 2.000 dolar söz konusuymuş ve antlaşma iki sene için yapılmış. O kitap "Düşler ve Entrikalar" basıldığı zaman o iki sene de geçmiş miş. Büyük bir rahatlıkla bunları söylemiş. Dava açarlarsa açsınlar bakalım demiş…” Mütercimler ve Öke, kendilerine gönderdiğim e posta iletilerine cevap vermek nezaketini de göstermediler !
SONUÇ VE İSTEM: Babalarımızın-amcalarımızın kurduğu bu kulübe yeniden hayat vermek için yönetimin acilen, ekim ayında,  olağanüstü genel kurul yapmasını arz ediyorum. Yeter Artık ! Bu kadar sessiz ve etkisiz kalmak hakkına sahip değilsiniz. 2011’e çok az kaldı.
(ANAYURT GAZETESİ, 18 Ağustos 2009 Salı)
***
SAYIN SERPİL ORPEN’E AÇIK MEKTUP
ANAYURT Gazetesi            Mehmet Arif Demirer                         12 Ocak 2016
25 Aralık gecesi gelen yorumunuzu ancak 9 Ocak günü okudum. Önce yorumunuz:
“Sizi bugün HALK TV’de dinledim. Böyle konuk çağırmaları beni şaşırttı ! Siz, Soğuk Savaş döneminin ön yargılı bir antikomünist bireyisiniz. Bu denli Rus düşmanı bir yorum yaparak topluma zarar verirsiniz. Uçağı düşüren biziz. Özür dilememiz ise pilotu katlettiğimiz için şarttı. Yunanistan ile sınır ihlali hiç sorun olmuyor? ABD bizi hala aslında tanımıyor ! Sovyetlerin Kurtuluş Savaşı ve kalkınma döneminde yardımlarını öğrenemediniz ise sizin için ayıp olmalı. Biz onlarla komşuyuz ve binlerce km öteden gelip kan döken ABD’ye hayranlık duymanız da pek tuhaf.” Serpil Orpen, 25 Aralık 2015.
HALK TV söyleşisi, İkinci Dünya Savaşında İnönü ve arkadaşlarının uyguladıkları “savaş dışı kalma” politikasının doğruluğuna işaret eden bir konuşma idi. Dolayısı ile bir Halk TV izleyicisi olarak “böyle konuk çağırmaları beni şaşırttı” derken neden şaşırdığınızı anlayabilmiş değilim. Bir Demokrat Partilinin, İnönü’nün dış politikasını onaylamasında şaşılacak ne var? 19 Şubat 1950 günü TBMM’de Demokrat Parti adına konuşan Prof. Fuat Köprülü, “Dış politikada Hükümetle beraberiz” demişti. Kimse de şaşmamıştı bu işe !
Evet Serpil Hanımefendi, ben Soğuk Savaş döneminin ön yargılı anti komünist ve anti Rus bir bireyiyim. Çok doğru bir teşhis. Öyleyim çünkü başta 1961 yılında gidip 3.5 ay kalarak, Minsk, Smolensk, Moskova, Soçi-Sukumi, Tiflis, Taşkent, Bakü, Erivan ve Culfa’daki; daha sonra, meslek hayatımda Arnavutluk dışında tüm Demir Perde ülkelerindeki Açık Cezaevi koşullarını bizzat görmüş ve yaşamış bir kişiyim. Bu arada hemen belirteyim 1961 yılı Temmuz ayında Moskova’daki Mozole’de Lenin ile Stalin’i de yan yana yatarken gördüm.
Cezaevi koşullarından bir örnek vereyim: Talebim üzerine bana evinde Özbek Pilavı ikram eden Taşkentli Kazım ve ailesinin bu olay nedeniyle hayatı kaymış, cehenneme dönmüştü.
‘Cambridge Afro-Asian Expedition 1961 – 62’ başlıklı, benim başkanlığımda, 6 İngiliz ve         1 Bulgar’dan oluşan 1961 Sovyetler Birliği gezi heyetimizin Bulgaristan Komünist Partisi üyesi Trayço Belobopsky, ülkesinin ve ailesinin koşullarına tahammül edemediği için, heyet Sovyetler Birliği’nden sonra Türkiye’den geçerken İstanbul’da, Batı’ya iltica etmişti.   
Uçak düşürme olayı hakkında yazdıklarınızın benimle ne ilgisi var, anlamış değilim. Ne, “Git, Rusların hava sahamızı birkaç saniye ihlal eden tek uçağını düşür” emrini verdim ne de olayı onayladığımı açıkladım. Sadece Putin ile Stalin arasındaki dede-torun ilişkisini vurgulamaya çalıştım, Türkiye ve Türk karşıtlığı bağlamında. Bu konuda da ne dediğini bilen bir kişiyim; dilerseniz 1961 Sovyetler Birliği gezimizin iki kitabını (Orakla Çekiç Arasında, Kişisel Kitaplar, Ankara, 1966 veya The Kombi Trail, I.B. Taurus, Londra, 2013) bulup okuyunuz.   
Kurtuluş Savaşı ve Lenin döneminde Sovyetler Birliği ile Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması bile imzalamıştı ATATÜRK Türkiye’si.
Putin’in dedesi Stalin’in 1945 yılındaki talepleri karşısında ise şöyle konuşmuştu, T.C. Cumhurbaşkanı 1 Kasım 1945 günü TBMM’de: 
“Açıkça söyleriz ki, Türk topraklarından ve haklarından hiç kimseye verecek bir borcumuz yoktur. Şerefli insanlar olarak yaşayacağız ve şerefli insanlar olarak öleceğiz.”

HALK TV Söyleşisinin linki veriyorum, o konuşmada ABD hayranlığımı nasıl keşfettiniz, belki bulup aydınlatırsınız ANAYURT okuyucularını, diye: https://www.youtube.com/watch?v=nkllCea3-rI    

Osman Ali HOCAGİL: Demokrat Parti’nin 46 ruhundan 46 kişi kaldı

Demokrat Parti’nin 46 ruhundan 46 kişi kaldı
Osman Ali HOCAGİL, DP Erzurum Milletvekili
DP, 53 yıl önce bugün iktidara geldi. DP’nin ilk milletvekillerinden 46’sı halen yaşıyor. Bunların en genci 1923 doğumlu Osman Ali Hocagil (Erzurum), en yaşlı DP’li ise 1910 doğumlu Gıyasettin Emre (Muş).
Demokrat Parti’nin (DP) iktidara gelişinin 53. yıldönümü bugün kutlanacak. 27 yıllık tek parti döneminin ardından 14 Mayıs 1950’de iktidar olan DP, Türk demokrasi tarihinde yeni bir dönemin kapılarını açtı. İktidarda kaldığı 10 yılda Türkiye’de önemli atılımlar gerçekleştiren DP hareketi, kuruluş yılına atıf yapılarak “46 ruhu” olarak nitelendirildi. Kurulduğu 1946’dan, 27 Mayıs 1960 darbesiyle kapatılana kadar 900’den fazla isim 46 ruhunun temsilcisi olarak Meclis’te görev yaptı.
Bunlardan sadece 46’sı halen hayatta.
DP’nin temelleri, Celal Bayar, Fuat Köprülü, Adnan Menderes ve Refik Koraltan’ın, üyesi oldukları CHP yönetimine sundukları ve ‘dörtlü takrir’ olarak tarihe geçen önergeyle atıldı. 1945 tarihli önergede, bütün dünyanın demokrasi yolunda hızla ilerlediği, Türkiye’nin de bu gelişmenin dışında kalamayacağı belirtiliyordu. CHP tarafından reddedilen dörtlü takrir, 1946’da Demokrat Parti’nin kuruluşuyla sonuçlandı.
DP ilk sınavını kuruluşundan 6 ay sonra, “açık oy gizli tasnif” usulüyle yapılan 21 Haziran 1946 seçimlerinde verdi. 63 milletvekili ile Meclis’e girerek muhalefeti üstlendi. 1950’deki seçimlerde ise iktidara geldi. 27 Mayıs 1960 ihtilali ile kapatılana kadar 4 seçime katılan DP, yaklaşık 900 farklı ismi Meclis’e taşıdı. Bu milletvekillerinden Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edilirken, Namık Gedik’in intihar ettiği ileri sürüldü.
1946’da kurulması sebebiyle DP hareketi “46 ruhu” olarak nitelendirildi. 46 ruhunun halen yaşayan temsilcilerinin çoğu, Demokratlar Kulübü Derneği’nin çatısı altında toplanmış durumda. Kulübün başkanlığını DP Erzurum eski Milletvekili Osman Ali Hocagil yürütüyor. 1923 doğumlu Hocagil, hayattaki en genç DP’li. 46 ruhunun en yaşlı üyesi ise 1910 doğumlu Gıyasettin Emre. Demokratlar Kulubü her 14 Mayıs’ta DYP ile birlikte ‘Demokrasi Bayramı’ kutlaması yapıyor.
‘(Ey millet uyan) diyen DP’lidir’
“46 ruhunun mirasçısının kim olduğu” konusu Türk siyasi hayatında sürekli tartışılır. Merkez sağdaki bütün partiler, ya DP’nin kendisine ya da fikirlerine sahip çıkıyor. Osman Ali Hocagil, 46 ruhunun iki şekilde tanımlanabileceğini söylüyor. Birincisini, “Türkiye’nin çok partili hayata geçmesi” olarak ifade eden Hocagil, asıl vurguyu ikinci tanım üzerinde yapıyor: “Birisi (ey millet uyan) diyorsa bu 46 ruhudur. 46 ruhu milletin özgürlüğe kavuşmasıdır. DP halka seslenirken (bundan sonra hak sizin, hukuk sizin, iktidar sizin) dedi.”
DP Genel Başkanı İsmet Hacısalihoğlu ise, 46 ruhunu “millet iradesinin tecellisine uymak” şeklinde tanımlıyor. Demokratlar Kulübü Başkanı Hocagil, DP’nin temsilcisi olarak bir partiyi işaret etmekten kaçınıyor. “DP’yi ne kadar çok parti temsil edebiliyorsa etsin. Ama bir daha DP gelmez.” vurgusunu yapmayı da ihmal etmiyor.
DP’nin hayattaki temsilcileri:
Osman Ali Hocagil, Hüseyin Agun, Halis Tokdemir, Ali Ulvi Arıkan, Muzaffer Akdoğanlı, Şemsi Ağaoğlu, İhsan Güler, Kemal Biberoğlu, Nail Geveci, Sami Soylu, Enver Kaya, Mehmet Erdem, Nuriye Pınar Erdem, İbrahim Şenol, Nuri Togay, Mustafa Gülcügül, Necla Tekin Akmaran, Hüseyin Şahin, Mazhar Şener, Osman Talu, Yusuf Ulusoy, Hacim Yılmaz, Sadık Erdem, Ramis Eren, Zafer Gökçer, İhsan Gülez, Şekip İnal, Nurettin Manyas, Aliye Coşkun, Gıyasettin Emre, Hakkı Kurmel, Ahmet İhsan Gürsoy, Ertuğrul Çolak, Hüseyin Ulus, Hilmi Çeltikçioğlu, İsmail Özdoyuran, Mehmet Gürpınar, Necmi Yücel, Muzaffer Kurbanoğlu, Servet Hacıpaşaoğlu, Hamdi Bozdağ, Servet Sezgin, Adnan Selekler, Atilla Konuk, Fikri Arığ, Turan Karaca.

Ahmet Bıyık / Ankara, 14.05.2003,  DEMOKRAT

DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİ VE BAŞKAN: ALİ NAİLİ ERDEM...



BİR "DARBE ÖZLEMCİSİ"NE CEVAP
Mustafa Nevruz SINACI
Burada sunulan metin, merhum Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak ve arkadaşları (bizler) tarafından “aziz bir hatırayı yaşatmak, Türk siyaset tarihinde “Asrı Saadet” dönemi olarak bilinen ve 27 Mayıs darbesinden itibaren bütün eser ve hizmetleriyle hafızalardan silinmeye çalışılan bir dönemi açıklamak-aydınlatmak, geleneği 46 ruh, dava ve misyonu’nu geleceğe taşımak amacıyla kurulmuş”Demokrat Kulübü Derneği’nin mevcut Genel Başkanı Milli Eğitim (eski) Bakanı Ali Naili ERDEM tarafından verilen bir cevap ve bildiridir. 
Öyle ki, Tansel Çölaşan’ın mezkür beyanı yazılı, görsel ve sair bilumum Türkçe yayın yapan ‘yabancı medyada’ (akredite basın, kartel medyası) gümbür-gümbür yer aldı. Konuyu işlemeyen köşeci kalmadı. Mesele manşetlere tırmandı, açık oturum-panel, konferans ve sempozyumlara konu oldu. Mal bulmuş mağribi gibi üstüne atlamayan kalmadı.
Gerici, mürteci, irtica-yoz-yobaz devrimbaz takımınca yoğunlaştırılan gündem içinde ‘konunun asli muhatabı’ sıfatını haiz resmi siyaset kurumu (DP Genel Başkanı Süleyman Soylu) ve özellikle Demokratlar Kulübü Genel Başkanı tarafından yapılan açıklamalara zerre kadar yer verilmedi. Savunma hakkı alenen, adice ve ahlaksızca gasp edildi. Her beyanında hezeyan, yalan ve tefrika maksatlı demokrasi, insan hakları, adalet ve hukuktan bahsedenler; Bu insani ve evrensel değerlerin baş düşmanı olduklarını bir kere daha (bilvesile) ispat ettiler.
Beyanatı duyurmak ve “BU SESE KULAK VERİN” demek vicdan borcudur.
“BİR DARBE ÖZLEMCİSİNE CEVAPTIR:
Danıştay başsavcısı Sayın (Tansel) Çölaşan’ın 8 Mart 2008 Dünya Kadınlar Günü’nde yapmış olduğu konuşma yalnızca bir talihsizlik belgesi olmayıp, aynı zamanda bir darbe özlemcisinin kin kusan sayıklamalarıdır. Öncelikle, 27 Mayıs bir devrim değildir. Bir cuntanın eseri olup, halkı aşağılayan, devletle halkın arasına mesafe koyan ve “SENİN SEÇTİĞİNİ BİZ ASARIZ” mesajını veren bir darbedir. Bugün yaşanan olumsuzlukların temelinde 27 Mayıs’ın toplumu doğal mecrasından çıkaran karakteri vardır. Halka yukardan bakanların ve halkı adam yerine koymayanların, halka hizmet edenlere dil uzatıp karalamaktan kendilerini alamadıkları hep görülmüştür. Devletimizi 10 yıl şerefle, üstün bir başarıyla temsil eden ve yoksul bırakılan vatandaşımızın insan onuruna yakışır bir tarzda yaşamasının mücadelesini veren DP’nin yöneticileri altın bir devrin unutulmayan saygın kişileridirler ve hapse atılanları da idam edilenleri de halkın gönlünde yaşamaktadırlar.
Yüreğinde hak ve adalet duygularını taşıyan herkesin ıstırapla hatırlayacağı Yassı ada davaları sırasında “sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” emriyle idam edilen Menderes, Zorlu ve Polatkan demokrasi şehitlerimizdir. Vicdan sahibi herkesin bu aziz şehitlerimizin manevi huzurlarında minnet ve şükran duygularıyla eğilmeleri gerekirken, aksine bir tavrın içinde olunmasına suskun kalmak bizler için mümkün değildir.
“Hayatında yüzünü dahi görmediği bir şahsın elini öpmüştür” tarzında bir konuşmayı savcılık makamında oturan bir kişinin yapmaması gerekir… Aynı şekilde Türkçe ezanla ilgili ceza maddesinin kaldırılması TBMM’nin 16.06.1950 tarihli oturumunda, oturuma katılan tüm CHP’lilerin de olumlu oylarıyla kabulü bilinirken aksine bir değerlendirme yapmak öncelikle “gerçeği söylemeyi” meslek edinmiş bir yargı mensubuna yakışmamaktadır. Dahası bu konu da Milli Birlik Komitesi’nin 25.07.1960 tarihli genelgesinde “vicdan hürriyetinin hazinesi dinimizle ilgili olarak Kuran’ın ve ezanın Türkçe olarak okunacağı konusunda söylenenler doğru değildir.” Açıklamasına karşın ve idamların üzerinden 48 yıl geçmiş olduğu halde sayın savcının içindeki kin bitmemiştir.
Ne yazık…
İddia makamı doğrunun, gerçeğin ve halkının mutluluğunu arayanların ve devletin barış içinde yaşamasının olumlu gerekçelerini yasalar doğrultusunda ifade edenlerin makamıdır. Darbelerin teşvikçilerinin yeri değildir. 
Ali Naili ERDEM,
Demokratlar Kulübü Derneği 
Genel Başkanı” 
ADRES: Kuveyt Cad. No: 15/2, A.Ayrancı/ANKARA
TEL: 0312.428 37 45–428 37 46
e.Mail: aliabali@superonline.com